Bon SC Çiftliği bir aile işletmesidir.
Cengizhan orpak ben, projenin başında ziraat mühendisi
olarak aile kararını hayata geçirmek adına çalışmaları yürüttüm, yürütüyorum.
Keçi çiftliğimiz temelde asıl başrol üstlenen keçilerin
nasıl refah düzeyleri yükseltilebilir, bunun yanında keçilerin hizmetinde olan
biz insanların nasıl daha mutlu ve huzurlu olacağı sorusunun cevabını bulmak
üzerine bir projedir.
Uzunca bir süre üzerinde çalışarak hem kendi aklımız ile hem
de bu konuda ihtisas sahibi bilim adamlarının çalışmaları ile çiftliğin kuruluş
projesi hazırlandı. Dünyada az rastlanır bir ilki gerçekleştiren bir proje,
çalışmalarımız devam ediyor elbette. Gerekli finansa ulaştıkça iyileştirmeye
devam ediyoruz.
Mucize bir süt veren keçilerimize 4 mevsim bahar konforu
sunmak için 8 m yüksekliğinde cam sera içinde gübre kokusu olmadan 60 dönüm
özel ekilen çit içindeki meralarında doğal bitkiler ile ormandan faydalanarak
besliyoruz. Çalışan insanlar yorulmasın, sıkılmasın diye otomasyon
teknolojilerinden faydalanıyoruz. İki tarafta mutlu oluyor
Sanat ve sanatçı
deyince aklımıza genel olarak resim müzik heykel vs. gibi kalıplar geliyor. Bu
özel yetenekleri takdir etmemek mümkün değil elbette. Ben sanat kavramına daha
geniş bir perspektiften bakmamız gerekir diye düşünenlerdenim.
İnsanların yaratılmış
olana, tüm doğaya saygı ile hem insanlığın faydasına hem de doğanın faydasına
olacak güzellikleri ortaya çıkarmaları ve bu eseri halka sunmaları bir
sanattır.
Bir zaman zanaatkâr kavramı ile karşılık bulunmuş, sanatı
bir nevi sınıflandırmak gibi. Sofraya gelen tabağı süsleyene zanaatkâr denmiş.
İşinde usta. El emeği göz nuru bir eser olarak sunuyor ürünü halkın
kullanımına. Bu sınıflandırmada kıstas alınan, bir ürüne – esere sanat eseri
veya zanaatkâr eseri demek için muhatabı tarafından beğeni alması ve
fabrikasyon bir ürün olmaması. Yapan kişi ile alakalı biraz, sanatçı yeteneğini
tarzını ustalığını duygularını yansıtır her bir parçaya ürüne. İnsanlık için,
doğaya zarar vermeden, canlıya ve cansıza saygı ile bir güzellik üretir.
Annelerimizin yaptığı yemekler tatlılar Artizan ürünlerdir.
Sanat eseridir. Muhatabı ailesine, çocuklarının damak zevkine sağlıklı ve
lezzetli yemeği ortaya koymak için yeteneğini bilgisini ve sevgisini katar.
Eser sofraya konur ve 10 dk. da biter. Sanatçı eseri ile gururlanır alkışını
alır.
Dünya nüfusunun artması ve gelişen büyüyen toplumlarda artan
ürün ihtiyacı teknolojik fabrikaları yüksek volümlü endüstriyel üretimleri de
zorunlu kılıyor. Daha ucuz standart ürünler toplumsal açlığımızı doyurmak için
elbette bir ihtiyaç. Ancak sadece doymak değil de özel bir kalite arıyorsak. Genel
kanı sağlıklı dediğimizde genellikle lezzet aynı anda aklımıza gelmez. Hatta lezzetli
ürünlerin fazlası sağlığımızı bozabilir endişesi taşırız.
Hem sağlıklı hem de lezzetli ürün için Artizan ürünler bir imkân
olabilir.
Alt yapısı doğru hazırlanmış, sağlık şartları sağlanmış tüm
bileşenleri ustalık ve bilgi ile kullanılan ve yaptığını aşk ile yapan bir
ustanın ürünü sanat eseri değilse nedir. Aşk yoksa iştir, görevdir. Önce sevmek
gerekir, ortaya konan ürün ustanın gurur kaynağı bir sanat eseri olunca kendi
çocuğu gibi bir özeni hak eder. Ürünü alan kişi böyle bir ürünü alabilmiş
olmaktan mutlu olur. Yediklerimiz bizi oluşturan hücreleri besler dolayısıyla
ne yiyorsak o oluruz. İlave yok eksiltme yok, maliyet – kar hesabı yok doğaya
uyumlu insana uyumlu, tam olması gerektiği gibi.
Tarımsal Artizan ürünlerin geliştirilmesi ve yaygınlaşması
tüketicileri – üreticileri, doğayı mutlu edebilecek yegâne yoldur. Artizan üreticiler
daha Lezzetli daha kaliteli daha güzel eserler üretme çabası içinde oldukça
sanatçının aldığı hazzı yaşar ve mutlu olur. Artizan ürünler hak ettiği
saygınlığı halktan görebilir ise bu yolda adanmış birçok kişileri görebiliriz. Bu
sayede ulaşılabilir Artizan ürünler tüketiciye gerçek sağlıklı doğal ve
lezzetli ürünlere kavuşma imkânı sağlayacaktır.
Yorum Ekle